Meme kanseri ABD'de bir yılda tek başına 217 000'den fazla kişiyi etkilemektedir. Meme
kanseri, farklı uzmanlık dallarından sağlık çalışanlarının oluşturduğu bir ekip tarafından
tedavi edilebilen ciddi bir hastalıktır. Sağlık ekibinin üyeleri arasında bir cerrah, bir radyasyon
onkoloğu, onkolog, radyolog, patolog, onkoloji hemşiresi, sosyal hizmet uzmanları
bulunmaktadır. Meme kanseri olan her hastanın aynı tedaviyi almasını gerektiren bir koşul
yoktur. Özel tıbbi durumunuz alacağınız tedavi tipini belirleyecektir. Bu web sitesinde
sunulmuş olan bilgiler sizin için en uygun tedavinin belirlenmesinde size ve hekiminize
yardımcı olabilir.
Bu bilgiler hastalara ve ailelerine meme kanserini ve tedavi seçeneklerini anlamaları
konusunda yardımcı olmak amacıyla tasarlanmıştır. Kendi hekiminizle yapacağınız
görüşmelerle bir ilişkisi bulunmamaktadır. Sizi takip eden ekiple durumunuz ve tedaviniz
konusunda konuşmanız büyük önem taşımaktadır.
Meme Kanseri Tipleri
Meme kanserinde, meme dokusundaki kanser hücreleri kontrol edilemeyen bir şekilde
bölünmekte ve çoğalmaktadır. Meme kanserlerinin yaklaşık %20'si lobül adı da verilen süt
bezlerinden, %80'i ise lobüllerle meme ucunu birbirine bağlayan meme kanallarından köken
almaktadır. Memedeki kanserli tümörler genellikle çok yavaş büyürler. Hissedilecek
büyüklükte bir yumru haline geldiklerinde aradan 10 yıllık bir süre geçmiş olabilir.
İki tür meme kanseri vardır; invaziv meme kanseri ve invaziv olmayan karsinoma in-situ.
İnvaziv meme kanseri
İnvaziv meme kanseri her iki tip meme kanseri içinde en ciddi olanıdır. Lobüllerin ya da
kanalların içindeki anormal hücreler çevre meme dokusuna yayıldığında ortaya çıkmaktadır.
Bu süreç kanserin lenf düğümlerine, daha ileri evrelerde ise karaciğer, akciğer ve kemik gibi
alanlara yayılmasını olanaklı kılmaktadır.
Daha önceki varsayım; meme kanserinin meme dokusunda çok küçük bir tümör olarak
ortaya çıktığını ve zamanla büyüdüğünü; öncelikle yakın lenf düğümlerine ardından uzak lenf
düğümlerine yayıldığını ve sonunda vücudun diğer kısımlarında metastaz oluşturduğunu öne
sürüyordu. Bugün hekimler, kanser hücrelerinin, her zaman ayakta kalmayı başaramasalar
da, kan ve lenfatik sistem aracılığıyla hastalığın erken evrelerinde memeden diğer alanlara
yayılabildiğini düşünmektedir.
Hekiminizden duyabileceğiniz bir ifade "lokal olarak ilerlemiş" meme kanseri terimidir. Bu
terim genellikle vücutta başka bir bölgeye yayılmamış kanser için kullanılmaktadır. Bununla
birlikte aşağıdaki durumlar gözlenebilir:
. Memedeki kanser 5 santimetreden büyük olabilir
. Kanser göğüs derisine ya da kasına yayılmış olabilir, ya da
. Kol altındaki lenf düğümlerinde kanser görülebilir.
Lokal olarak ilerlemiş meme kanseri yukarıda sıralanmış olan durumlardan herhangi biri ya
da hepsini oluşturabilir.
İnvaziv olmayan (karsinom in-situ)
"In situ" "özgün yerinde" anlamına gelmektedir. Bu tip meme kanserinde kanser hücreleri
orijinal lokasyonlarında kaldığı, çevre dokulara ya da daha ötelere metastaz yapmadıkları ya
da yayılmadıkları için "in situ" ifadesi kullanılmıştır. Başlıca iki tip karsinoma in-situ
bulunmaktadır. Anormal hücreler lobül içerisinde çoğaldıklarında lobüler karsinom in-situ
olarak adlandırılmaktadır. Buna karşın anormal hücreler süt kanallarının içinde
çoğaldıklarında duktal karsinom in situ olarak tanımlanmaktadır. Karsinom in situnun kanser
öncesi bir durum olduğu düşünülmektedir; daha ciddi invaziv bir kansere evrilebilmekte ya
da bu yöndeki riski artırabilmektedir.
Erken Tanı ve Tarama
Düzenli kontrol erken teşhis şansını artırır. Aşağıda tanımlanmış olan tarama testleri kanseri
erken evrede saptamaya yardımcı olabilir:
. Kendi kendine meme muayenesi - Erken tümörlerin, özellikle yıllık mamogramlar ve
klinik meme muayeneleri arasında gelişen tümörlerin saptanmasında yardımcı
olabilir. Kendi kendinize yapacağınız aylık meme muayeneleri normal koşullarda
memenizin nasıl göründüğü ve nasıl duyumsandığı konusunda fikir sahibi olmanızı
sağlayacaktır. Bu şekilde kalınlaşma, yumrular, spontan meme ucu akıntısı, büzüşme
ya da çukurlaşma gibi değişiklikleri fark edebilirsiniz.
Bir yumru hissettiğinizi düşünüyorsanız çok endişelenmeyin. Meme dokusu yumrulu
bir yapıya sahiptir, bu yumrulu yapı bazı bireylerde diğer bireylere oranla daha
belirgindir. Memenin her yerinde yumrulu bir yapı duyumsuyorsanız bu olasılıkla
normal meme dokusudur, endişelenecek bir durum değildir. Memenin diğer
kısımlarından daha farklı hissettiğiniz yeni bir yumru söz konusuysa - daha önce
hissettiğiniz yapıdan daha sert ve daha farklı - bunu hekiminizin kontrol etmesi
gereklidir.
. Klinik meme muayenesi - Olası değişiklikler açısından meme ve koltuk altının
görünümünü ve dokusunu kontrol etmek amacıyla hekimler, hemşireler ve diğer
eğitimli sağlık çalışanları tarafından fizik muayeneler yapılır. Amerikan Kanser
Cemiyeti 20'li ve 30'lu yaşlardaki kadınların rutin sağlık kontrollerinin bir parçası
olarak en azından üç yılda bir kez klinik meme muayenesi yaptırmalarını
önermektedir. 40 yaşın üzerindeki kadınlarsa yılda bir kez bu muayeneden
geçmelidir.
. Mamogram - Memeyi görüntülemek üzere X ışınlarının kullanıldığı bir yöntemdir, elle
hissedilemeyen tümörleri saptayabilir. Mamogram mevcut tarama yöntemlerinin en
iyisi olarak nitelendirilmektedir. Tümörü, en etkin biçimde tedavi edilebileceği erken evrede saptayabilmektedir. 40 yaş ve üzerindeki kadınların her yıl mamogram
yaptırmaları önerilmektedir.
. Ultrason - Bir ekran üzerinde görüntü oluşturmak üzere yüksek frekanslı ses
dalgalarının kullanıldığı bir yöntemdir. Fizik muayene ya da mamografi sonucu
saptanan normal dışı yapının katı (selim fibradenom) ya da sıvıyla dolu (selim bir kist)
olup olmadığını belirlemede en etkin yöntem ultrasondur. Ultrason katı bir yumrunun
kanserli olup olmadığını göstermez.
Tanı
Mamogramda bir yumrunun ya da normal olmayan bir alanın gözlenmesi alışılmadık bir
durum değildir. Benzeri bir bulgu saptandığında söz konusu yumrunun ya da anormal alanın
kanserli olmadığını güvencelemek için ilave testlerin yapılması gereklidir. Genellikle ilave
mamogramlar ya da ultrason gibi diğer görüntüleme teknikleriyle kanser tanısı dışlanabilir.
Kanser tanısının dışlanamadığı olgularda, memeden hücre ya da doku örneği alıp incelemek
için biyopsi yapılması gerekmektedir. Meme kanseri tanısını koymak için kullanılan iki tür
biyopsi vardır: iğne biyopsileri ve cerrahi biyopsiler. İğne biyopsisinde ince bir iğne yardımıyla
memeden doku ya da hücre örnekleri alınır. İğne biyopsisi en az girişimsel olan ve doktorun
muayenehanesinde gerçekleştirilebilen biyopsi türüdür. Cerrahi biyopside, doku örneklerini
almak için memede bir kesi yapılır.
Biyopsi fikri korkutucu gelebilir, ancak biyopsi yapılan kadınların çoğunun meme kanseri
olmadığı gerçeğini de anımsamak gerekir. Amerika'da biyopsi yapılan her 5 kadından
yalnızca birine kanser tanısı konmaktadır. Bununla birlikte biyopsi önemli bir uygulamadır;
kanser saptanmışsa doğru tedavinin zamanında başlanması olanaklıdır.
Hekiminiz meme kanseri olduğunuzu belirlediğinde kanserin vücudunuzun başka yerlerine
yayıp yayılmadığını görmek için ilave testler yaptırmanız gerekebilir. Bu testlerden bazıları:
. Akciğer grafisi - genellikle akciğer kanserini saptamak amacıyla gerçekleştirilen ilk
testtir. Göğüs grafisi tümörün akciğerlerdeki lokasyonunu belirlemeye yardımcı olan
iki boyutlu bir resimdir.
. BT ve MRI taramaları - (bilgisayarlı tomografi) taramalarında vücudun yüksek oranda
ayrıntılı kesitlerini göstermek için bilgisayarlardan yararlanılmaktadır. Tümörün
boyutunu, şeklini ve lokasyonunu belirlemeye yardımcı olan üç boyutlu görüntüler
elde edilebilmektedir.
. PET taraması - PET (pozitron emisyon tomografisi) taraması, normal hücreleri hızlı
bölünen kanser hücrelerinden ayrımsayabilen daha yeni bir teknolojidir. PET
taramaları akciğer grafisi, BT ve MRI taramalarından sonra tümörün habis ya da selim
olduğunun, veya kanserin göğüs boşluğuna yayılıp yayılmadığının belirlenmesinde
kullanılır.
Kanserin Evrelendirilmesi
Kanser tanısı konduğunda kanser belli bir evreye sınıflandırılır. Bu uygulama kanserin ne
kadar ilerlediğini gösterir ve en uygun tedavinin belirlenmesinde önemli bir araçtır. Kanserin
evresi; tümör, lenf düğümleri ve organlar üzerinde gerçekleştirilen muayeneler ve testlerle
belirlenir.
Meme kanseri evresi prognoz, kanserin tekrarlaması ya da diğer organlara yayılımı açısından
önemli faktörlerden biridir. Hastalık ne kadar erken evrede yakalandıysa prognozu da o
kadar iyi olacaktır.
Evre I: Tümör çapının 2 cm'den küçük olduğu ve meme dışına yayılmadığı (2 cm 1
inçten kısadır) erken evre kanser.
Evre II: Tümörün:
. çapının 2 cm'den geniş olmadığı ve koltuk altındaki lenf düğümlerine yayılmış
olduğu
. çapının 2 ila 5 cm arasında olduğu ya da koltuk altındaki lenf düğümlerine
yayılmamış olabileceği
. çapının 5 cm'den geniş ve meme dışına yayılmamış olduğu (5 cm yaklaşık
olarak 2 inçtir) erken evre kanser.
Evre III: Tümörün:
. çapının 5 cm'den geniş ve koltuk altındaki lenf düğümlerine yayılmış olduğu
. koltuk altı lenf düğümlerinde yoğun olarak görüldüğü
. göğüs kemiği yakınındaki lenf düğümlerine ya da memeye yakın diğer dokulara
yayıldığı lokal olarak ilerlemiş meme kanseri.
Evre IV: Meme dışında kemikler, akciğerler, karaciğer ya da beyin gibi diğer organlara
yayılmış olan metastatik meme kanseri.
Her bireyin meme kanseriyle mücadelesi farklıdır. Kişisel deneyiminiz kanserin evresine ve
hormon reseptörleri gibi diğer faktörlere, genel sağlık durumunuz ve aldığınız tedaviye göre
değişkenlik gösterecektir. Kanserin evresi ve prognozu ve bu unsurların tedavi seçeneklerini
ne şekilde etkileyeceği konusunda hekiminizle açık olarak konuşmalısınız.
Semptomlar ve Tedavi
Semptomlar
Meme kanserinin görebileceğiniz ya da duyumsayabileceğiniz belirtileri genellikle
bulunmamaktadır. En sık bildirilen gözle görülür fiziksel işaretler; memede hissedilen bir
yumru, kalınlaşmanın gözlendiği bir alan ya da meme ucu akıntısıdır. Daha az yaygın belirtiler
arasında; memede şişme ve kızarıklık ya da koltuk altı lenf düğümünün büyümesi sayılabilir.
Ancak bu işaretlerden birini ya da birkaçını gözlemeniz meme kanseri olduğunuz anlamına
gelmemektedir. Memede saptanan çoğu yumrunun kanserli değil selim olduğu
anımsanmalıdır.
Tedavi
Meme kanseri tedavisinde iki geniş kategori bulunmaktadır. Lokal terapide meme ve meme
etrafındaki lenf düğümleri gibi lokal bir alan tedavi edilir. Cerrahi müdahale ve radyasyon
uygulaması lokal terapi yaklaşımları olarak kabul edilmektedir. Sistemik tedavi ise lokal
alanın ötesinde tüm vücudun ya da sistemin tedavisini hedeflemektedir. Sistemik tedavi
kemoterapi ve hormon terapisini kapsamaktadır.
Her olgu biricik olduğu için tedavi seçenekleri değişkenlik gösterebilir. Buna karşın
metastatik meme kanseri tedavisi genellikle kemoterapi gibi sistemik bir yaklaşımı gerektirir.
Diğer tedavi seçenekleri; ilave cerrahi müdahaleler, radyasyon, hormon terapileri ya da
semptomların hafifletilmesine yardımcı olan diğer ilaçların kullanımıdır. Hastalıkla savaşmak
için aldığınız tedavi fiziksel durumunuz, hastalığın ilerlemesi, mevcut seçenekler ve kendi
seçimizle ilişkilidir.
Cerrahi müdahale öncesinde uygulanan sistemik tedavi neoadjuvan tedavi olarak
adlandırılmaktadır. Bu yaklaşım büyük bir tümörü, cerrahi uygulamada kolaylıkla
çıkarılabileceği boyuta düşürebilir ve meme koruyucu cerrahi yaklaşımı olanaklı kılar.
Hastalara cerrahi sonrası uygulanan sistemik tedavi adjuvan tedavi olarak tanımlanır.
Adjuvan tedavi, vücutta kalan saptanamamış kanser hücrelerini öldürmek ve kanserin
tekrarlamasını engellemek amacıyla kullanılır.
|